Bu söz, Müslüman olmayanlar için geçerlidir ve kimsenin Müslüman yapmak için zorlanamayacağını ifade eder.
Allâhü Te‘âlâ şöyle buyuruyor: “Dinde zorlama (ikrah) yoktur; doğruluk (îmân), sapıklıktan (küfür) iyice ayrılmıştır. Artık her kim tâğûta küfreder, Allâh’a îmân ederse kopması bulunmayan bir kulpa yapışmış olur.” (Bakara s. 256)
Bu Âyet, Ensar’dan bir topluluk hakkında nazil olmuştur. Onların, evvelce Yahûdî veya Hıristiyan olmuş evlâtları var idi. İslâm gelince onları zorla Müslüman etmek istediler. Allâh (c.c.), onları bundan nehyetti, tâ ki kendi istekleri ile Müslüman olsunlar. Bu Âyet-i Kerime İslâm’ın kılıçla yayıldığı iddiasının yanlışlığına en açık bir delildir.
(İmâm-ı Taberî, Taberî Tefsîri, c. 2, s. 1494)
Gayrimüslimler sözlerini bozmadıktan, vergilerini verdikten sonra kendi dînleri üzere yaşayabilirler. Müslüman olmaya zorlanmazlar.
Görüldüğü üzere bu âyet (Bakara s. 256), kâfirler hakkındadır. Müslümanları kapsamaz. Kişi, İslâm dînine girmiş olmakla, onun bütün hükümlerini peşin olarak kabul etmiş demektir. Bu sebeple onu tatbik etmekle mükelleftir, terk ettiği takdirde yargılanır. Mesela İslâm devletinde yaşayan bir Müslüman, “Ben istersem içki içerim; bu, Allâh (c.c.)’yla benim aramdadır.” diyemez, içki içtiği ortaya çıkarsa kendisine 80 değnek had cezası uygulanır. Bunun gibi, zinâ haddi vb. yaptırımlar da bulunmaktadır. Bir âyet-i celilede Allâhü Te‘âlâ şöyle buyuruyor: “Mü’min erkekler ve mü’mine kadınlar için, Allâh ve Resûlü bir şeye hükmettiği zaman; o işlerinde muhayyerlik (seçme imkânı) yoktur. Her kim de Allâh ve Resûlü’ne âsî olursa, açık bir sapıklığa düşmüş olur.” (Ahzâb s. 36)
(Misvak Neşriyat, Hak Dinin Batıl Yorumlarına Cevaplar, s.250)