Resûl-ü Ekrem (s.a.v.) Tebük Gazvesi için müslümanları harbe davet buyurdu. Medine’den ve etraftan akın akın mücâhidler geldiler. Ashâb-ı Kiram (r.a.e.)’nin zenginleri bu uğurda hemen bütün mallarını sarfettiler. Resûlullâh (s.a.v.) Tebük gazvesine çıkılacağı zaman, Ashâb-ı Kiram (r.a.e.)’i yardıma etmeye teşvîk için bir hutbe verdiler. Askerin hazırlanması için büyük yardıma ihtiyaç vardı.
İlk yardımı getiren Hz. Ebû Bekir (r.a.) oldu. Malının tamamı olan dört bin dirhemi getirdi ve Resûlullâh (s.a.v.)’e teslim eyledi. Resûlullâh (s.a.v.): “Ailene bir şey bıraktın mı?” diye sordu.
Hz. Ebû Bekir (r.a.): “Onlara Allâh ve Resûlünü bıraktım.” dedi.
Hz. Ömer (r.a.) de malının yarısını getirdi. Resûlullâh (s.a.v.): “Ailene bir şey bıraktın mı?” diye sordu. Hz. Ömer (r.a.): “Malımın yarısını bıraktım.” dedi.
Resûlullâh (s.a.v.), Ebû Bekir (r.a.) ve Ömer (r.a.)’e hitaben:
“İkinizin arasındaki fark sözlerinizin arasındaki kadardır” buyurdu.
Sonra Osman bin Affan (r.a.) o kadar çok yardımda bulundu ki onun gibi yardım eden olmadı.
Sadece Osman (r.a.) on bin askeri savaşa hazırladı. Bunun için on bin dinar harcadı. En güzellerinden üç yüz deveyi ve elli kısrağı da savaşa hazırlayarak orduya verdi. Resûlullâh (s.a.v.) bu yardım karşısında kendini tutamayıp minbere çıktı ve: “Allâhım! Sen Osman’dan razı ol, çünkü ben ondan razıyım,” diye duâ buyurdu.
Abdurrahman bin Avf (r.a.) ise dört bin dirhem getirdi. Resûlullâh (s.a.v.): “İnfâk ettiğini de ailene bıraktığını da Allâh mübarek kılsın!” diye duâ buyurdular.
(Hz. Mahmûd Sâmi Ramazanoğlu (k.s.), Tebük Seferi, s.8-9)