Yüce Allâh (c.c) şöyle buyurmuştur: “Fakat onları ancak alimler düşünüp anlayabilir.” (Ankebut s. 43)
Allâhü Teâlâ, ilmi akıldan üstün kılmış ve onu bir makam yapmıştır. Yüce Allâh diğer âyetlerde şöyle buyurmuştur:
“Rablerinden korkanlar için hidayet ve rahmet vardır.” (Araf s. 54)
“Kulları arasından Allâh’tan gereğince ancak alimler korkar.” (Fâtır s. 28)
“Allâh kendilerinden hoşnut olmuş, olanlar da Allâh’tan hoşnut olmuşlardır. Bu müjde, Rabbinden korkanlar içindir.” (Beyyine s. 8)
Ebu Muhammed Sehl (r.âleyh) demiştir ki: “İmânın kemali ilimdedir, ilmin kemâli ise ilâhi korkudur.”
Ebu’l-Feyz Zunnûn el-Mısrî (r.âleyh) demiştir ki: “Sevenin kalbinde havf (korku) olgunlaşmadığı müddetçe muhabbet bardağından içmesi mümkün değildir. Allâh (c.c.)’u seven kimsenin cehennem ateşinden korkusu, Yüce Allâh’tan ayrılık korkusu yanında büyük bir deniz yanında bir su damlası mesabesindedir.”
Hz. Musa (a.s.)’ın bir sözünde şöyle geçmiştir: “Allâh’tan korkanlar için Refik-i A’lâ vardır. Hiç kimse bu konuda kendilerine ortak olmayacaktır.”
Allâh (c.c.)’a imân eden herkes O (c.c.)’dan korkar, fakat, herkesin korkusu Allâh (c.c.)’a olan yakınlığı oranında olur. Çünkü müslümanın korkusu, Allâh (c.c.)’un yüceliğine ve kudretine inanmak, güç ve kuvvetin O (c.c.)’a ait olduğunu kabul etmek, haber verdiği azabını ve tehdit edici cezasını tasdik etmekten kaynaklanır. Yüce Allâh bu durumu, bir âyette şöyle ifade buyurmuştur: “Allâh’tan korkan öğütten alır yararlanır. En büyük ateşe girecek olan kötü kimse ise öğütten kaçınır”. (A’la s. 10-11)
Yani şaki olanlar vaazdan kaçınır ve kalplerinde Allâh (c.c.) korkusu olmadığı için nasihatten bir nasip alamazlar.
(Ebu Talib el-Mekkî, Kutu’l Kutub, c.2, s.357-362)